8 Mayıs 2015 Cuma



HASTA İÇİN İLAÇ DEĞİL, İLAÇ İÇİN HASTA YARATTILAR”
“Önce gıdamızı bozdular, genetiği ile oynanan gıdalar sağlığımızı bozdu, sonra 'sağlığınızı geri getireceğiz' diye ömür boyu kullanacağımız kimyasal ilaçları bize sattılar” diyen Dr. Aktaş’a göre, bütün bu olan bitenin arkasında kimya sektörü ve onun firmaları var:
“Kimya sektörü, 2. Dünya Savaşında kazandığı parayı iki önemli alana yatırdı. Birincisi gıda ve tarım, ikincisi ilaç sektörü. Her şey kimya sektörüne bağlı firmaların başının altından çıktı, önce gıdaların ticaretini yapabilmek için içine katkı maddeleri koydular, çünkü raf ömrü gerekiyordu. Arkasından GDO yaptılar ve bu gıdaları bize yedirip hasta ettiler. Sonra da bizi ilaçlara mahkum ettiler. Yani 20. yüzyılın belası kimya sektörüdür.”
DİYABET KANSERDEN DAHA TEHLİKELİ BOYUTTA
Günümüzde daha çok kanserin konuşulduğunu ancak asıl tehlikenin diyabet olduğunu kaydeden Aktaş’ın verdiği rakamlar bir hayli çarpıcı. ABD’de 1980’de % 6 olan diyabet görülme sıklığının 2009’da % 24’e çıktığını aktaran Aktaş, Türkiye’de diyabetin 12 yılda % 80 artış gösterdiğine dikkat çekti.
"30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK"
Ülkemizde 10 milyonun üstünde diyabet hastası olduğunu söyleyen Aktaş’ın “Böyle giderse 30 yıl sonra Türkiye nüfusunun toplamı diyabet olacak” tespiti ise endişe verici.
Bu artışın genetiği ile oynanan tam tahıllı ürünlerin tüketilmesinden sonra olduğunu dile getiren Dr. Aktaş, diyabetteki bu iç karartıcı tablonun arkasında ise ekonomik çıkar peşinde olan çevreler bulunduğu görüşünde:
"HASTALIKLARIN BİTMESİNİ İSTEMİYORLAR ÇÜNKÜ BU BÜYÜK BİR PAZAR"
“Bu hastalara sadece tam buğdaylı diyetler verilerek hastanın şekerinin daha çok artması sağlanıyor. Bu sadece ülkemizde değil dünyada da böyle. Amerikan Diyabet Derneği, 1980’den itibaren diyabeti önlemek için tam buğdaylı ürünler tavsiye ediyor. Türkiye’de devlet diyabetteki bu ürkütücü rakamlarla ilgili ne yapıyor… Diyabet, hiçbir ilaç, insülin veya oral antidiyabetik kullanmadan tedavi edilebilir. Bu hastaların % 95’i beslenmenin düzenlenmesi, bazı bitkisel takviyeler yani fitoterapi, ozon terapi, hastanın egzersiz yapması ve kilo vermesinin sağlanmasıyla tam şifaya kavuşabilir ve ilaçlarından kurtulabilir. Yani ilaçsız tedavi mümkündür. Peki niye bunu yapmıyoruz da ilaçlara mahkum yaşıyoruz? Çünkü bu, çok büyük bir pazar ve bundan yararlananlar hastalığın bitmesine izin vermiyor.”
Kanserde de aynı tablonun geçerli olduğunu belirten Aktaş, Sağlık Bakanlığı’nın verilerine atıfla, “2002’de Türkiye’de kanserden ölüm oranı % 12, 2012’de % 21. Yani klasik kanser tedavileri kanserden ölümleri engellemiyor” dedi.
“HASTALAR AKTARLARIN KUCAĞINA İTİLİYOR”
Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi Fitoterapi Eğitim Koordinatörü olan Dr. Ümit Aktaş, kanser tedavisinin içinde mutlaka fitoterapinin olması gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Bunu onkologlarla fitoterapistler birlikte yapmalı. Onkologlar hastalarını azarlayarak, ‘Sakın hiçbir şey kullanma’ diyerek onları aktarların kucağına itiyor. Hastalar, doktorlarından bu cevabı alamadıkları için, aktarların veya komşu önerilerinin kurbanı olabiliyor. Ancak onkologlar, fitoterapi uzmanlarına yönlendirirlerse hastalar zarar görmez. Aktar tıbbının bu kadar güçlenmesinin sebebi doktorların, fitoterapiyi reddeden tutumlarıdır. Fitoterapiyi yapması gerekenler, bu işin eğitimini almış doktorlardır. Fitoterapi, aktar demek değildir, bitkilerle bilimsel tedavi demektir.”
“BESİNİNİZ İLACINIZ, İLACINIZ BESİNİNİZ OLSUN”
Sadece onkolojinin değil, bütün tedavilerin fitoterapi ile kol kola olması gerektiğini kaydeden Aktaş, Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi kitabında; kronik hastalıklarda en etkili kürleri ve savaş stratejilerini okurlarıyla paylaştığını söyledi.
Kitapta, hastalıkları tamamen iyileşen gerçek yaşam öykülerinin de yer aldığını belirten ve evde bitkilerin nasıl doğru kullanılacağını anlattığını dile getiren Dr. Aktaş sözlerini, Hipokrat’tan bir alıntıyla noktaladı: “Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İşte organo gold kahvesiyle sağlıklı yaşama geçiş ile bu ve bunun gibi kimyasallar arasındaki seçimi size bırakıyoruz..
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
letişim için:
SALİHA GOLD: 05553294199
FACEBOOK: SALİHA GOLD
HOTMAİL: salihaorgold@hotmail.com
www.zeynepsalihaerten.myorganogold.com (ayrıca bu adresten kahve siparişi verebilirsiniz)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder